Blog Listem

5 Ağustos 2014 Salı

Keçi Boynuzu Bodrumdan Alınır

keciboynuzu

HARNUP (KEÇİBOYNUZU) VE BODRUM’DAKİ ADRESİ; YALI BELDESİ
Bir kaç tane harıp ağacı diktik geçenlerde. Özellikle babam çok istedi dikmemizi. “Evin bahçesine bir tane diktik yeter, başka dikmeyelim” dedik. Bahçeye dikilen büyüdüğünde güzel bir gölgesi olacak, o yeterdi bize. Dedik ama, dinletemedik, “dikilecek” dedi çıktı işin içinden… Belki de şimdi, “harıp ne ola ki” diyenler olmuştur. Harıp dediğimiz, “keçiboynuzu” oluyor. Bir çok kişi bu isimle biliyordun. Akdenize kıyısı olan ülkelerin hemen hepsinde yetişen, tipik bir Akdeniz bitkisi. Yolu oraya nerden düşmüş bilmiyorum ama, ABD’nin Kaliforniya eyaletinde de yetişiyormuş. Ingilizcesi “carob” ama genelde “St.Johns Bread” olarak biliniyor(muş). Almancası da “johannisbrot”. Arapça’daki ismi ise harub veya harnub. Arapça’dan da bize olduğu gibi geçmiş ve “harnup” ismini kullanmış.z. Bizim buralarda da “harub” ismi biraz değişmiş, “harıp” olmuş. Velhasılı, biz “harıp” diyoruz, onun için de yazının geri kalan bölümünde keçiboynuzuna “harıp” diyeceğim. Neden mi? Çünkü yerel isimleri kullanmayı seviyorum.
İsim konusunu böylece hallettikten sonra gelelim bizim burada, yani Bodrum’da en çok nerede yetiştiğine. Bodrum’da harıp denince benim aklıma hemen Çiftlik köyü geliyor. Yalıçiftlik dersem belki daha iyi anlaşılır. Bodrum’da yalı diye deniz kenarına deniliyor. Eskiden köyler genellikle deniz kenarından bir kaç km içeride kuruluyormuş. Dolayısıyla her köyün bir de deniz kenarı vardır, yani “yaIrsı. Artık yalı kısımları daha meşhur olduğu için herkes Yalıçiftlik’i daha iyi bilecektir. Harıbın bolca yetiştiği bir diğer köy de Çiftlik’in komşusu Kızılağaç’tır. Şimdi bu iki köy birleşerek, bir ucu Bodrum Yokuş başı sınırında, bir ucu da Kara ova sınırında, Theangela harabelerinin bulunduğu Kale Dağında olan “Yalı Beldesini oluşturmuş durumdalar. Bu köylerin geçim kaynağı badem, incir, harıp, zeytin, biraz tütün ve halıcılıkmış eskiden. Eskiden diyorum çünkü günümüzde bunların yerini turizm sektörü almış durumda. Badem, zeytin, incir ve harıp ağaçları yine var ama kimse için artık bunlar “olmazsa olmaz” değil, tam tersine “olsa da olur, olmasa da…”
Harıp ağaçlarının durumu biraz daha farklıdır. İncirlik, Bademlik, Zeytinlik gibi düzgün tesis edilmiş bahçelerde yetiştirilmez harıp. Tarlanın herhangi bir yerinde, tarla sınırında ya da sınıra yakın yerlerde, evin bahçesinde, yol kenarında olabilir. Münferit olarak dağılmışlardır.
Mülkiyet dışında bir yerde, ormanlık alana yakın yerlerde, yer yer de ormanlık alan içerisindedir. Kişi ona küçüklüğünden biri bakıp gözetmiş, imar etmiştir, eğer gerekliyse belki de aşı yapmıştır. Ürününü de o toplar. Hasat zamanında (Temmuz sonu-Ağustos başı) Yalı Beldesine yolunuz düşerse eğer, yol kenarındaki evlerin bahçelerinde göreceğiniz yan yana dizilmiş çuvallarda -muhtemelen- satılmayı bekleyen harıplar vardır. Yalı Beldesinde (Çiftlik-Kızılağaç) ticarete konu olan harıp miktarı 500-600 ton kadardır. Mazı köyü taraflarının harıpları da buna eklendiğinde miktar biraz daha artmaktadır. 30- 40 kuruş arasında değişen kilogram fiyatı ise düşük bulunmakla ve harıpların bakımını yapma, onları toplama konusunda isteksizlik yaratmaktadır..
Harıp (Ceratonia siliqua), baklagiller (Fabaceae) familyasından olup Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü yerlerde doğal olarak yetişen ve baklaları (meyveleri) yenen, herdem yeşil çalı ya da ağaç formunda olan bir bitkidir. Ilk 15 yıldan sonra meyve vermeye başlar. Yetişkin bir ağaç 1000 kg’a kadar meyve verebilir Uzun ömürlü ve 10 m. kadar boylanabilen bir ağaçtır. Sert ve koyu yeşil yapraklıdır. Dalları ve yaprakları sıktır. Düzgün bir taç oluşturur. Çok koyu bir gölgesi olur. Damla uçlu ve 10-20 cm. uzunluğunda olan yaprakları karşılıklı dizilmişlerdir ve bileşik yaprak formundadır. Çiçekleri 6-12 cm. uzunluğunda olup açık yeşilimsi kırmızı, küçük ve çok sayıdadır. Ağacın meyvelerinin (legümen) boyu ise 15-20 cm. kadardır. Ilk zamanlar yeşil olan meyveler olgunlaştığında kahverengileşmektedir. Harıbın orta tabakası (mezokarpı) taze iken yumuşak ve tatlıdır. Her bir meyvenin (bakla) içerisinde on beş kadar sert kabuklu yassı tohumlar bulunur.
Çok eskiden beri bilinen bir meyve olan harıp, Yakup peygamberin çölde ekmek yerine tükettiği bir meyvedir. Zaten Ingilizcedeki adı “St.Johns Bread” da, Almancası “Johannisbrof” da, “Yakup Peygamberin Ekmeği” anlamına gelir. Bir kaç yüzyıl öncesine kadar yapılan tatlılarda harıp kullanılmış ya da direkt olarak şeker yerine yenilmiş. Günümüzde ise GDO’lu olup olmadığını bile bilmediğimiz mısırlardan yapılmış şekerler ne çok girdi hayatımıza. 1930′lu yıllarda Ispanya’daki savaş esnasında çocukların sağlıklı beslenebilmelerinin korunmasında harıbın önemi çok büyük olmuş. Ikinci Dünya Savaşında Almanların işgali altında olan Yunan adalarındaki halk da, açlık tehlikesini harıp sayesinde aşmışlar. Buna benzer bir hikayeyi de Kıbrıs Barış Harekatına katılan amcam anlatmıştı bana. “Oradaki bir harıp ağacından sırt çantama harıp almıştım, bir süre sonra acıktık, yiyecek birşeyimiz de yoktu, bir ağacın dibine oturduk, ben çıkardım çantamdan harıpları yemeye başladım, takımdaki diğer arkadaşlar bilmiyordu, sonra onlara da verdim” demişti.
Rivayet odur ki, günlerden bir gün Lokman hekim Anadolu’nun güneyindeki insanların dertleriyle ilgilenmek üzere yola çıkmış. Toros dağlarını geçip Akdeniz’e doğru ilerlerken yolun sağındaki solundaki harıp ağaçları nı görünce durmuş ve yanındakilere, “buranın insanlarının bana ihtiyacı olmaz” deyip geri dönmüş. Harıbın ne kadar faydalı olduğu bundan daha net ve yalı n nasıl anlatılabilir ki. Madem laf buraya geldi, bakalım harıbın faydaları neymiş;
Ağrı kesici etkisi varmış. Alerjiye, astıma, bronşite karşı iyileştirici etkisi varmış ve bronş genişletici imiş. Bakteri yok edici imiş. Kansere karşı koruyucu, karaciğeri toksinden arındırıcı imiş. Serbest radikalleri yok edici, bağışıklık sistemini güçlendiriciymiş. Bütün bunları yapar da mikroplara karşı etkili olmaz mı, mikroplara karşı da etkiliymiş ve antiseptik özelliği varmış. Ishale ve kabızlığa karşı da etkiliymiş. Ayrıca, gıda maddelerinde E410 ile gösterilen kıvam artırıcı katkı maddesi olarak da kullanılırmış. Afrodizyak etkisinin olduğu yönündeki, neredeyse efsaneleşmiş ününü ise duymayan, bilmeyen yoktur her halde… Hani, bir zamanlar fındık reklamında olduğu gibi, yerseniz…
Harıbı yiyerek tüketmek, hafif kaynatıp suyunu içmek ya da pekmezini yemek yollarından birisi tercih edilebilir. Pekmezi, Kalsiyum, başta E vitamini olmak üzere, A, B, B2, B3, D vitaminleri, mineraller, ham selüloz, sodyum ve potasyum bakımından zengindir.
Mehmet VURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *