Blog Listem

5 Ağustos 2014 Salı

IV. Murad

dorduncumurad

IV. Murat - Osmanlıcada Murād-i rābi (doğumu 27 Temmuz 1612, İstanbul – ölümü 8 Şubat 1640, İstanbul.
17. Osmanlı Devleti sultanıdır ve 96. İslam halifesi. 1623 ile 1640 yılları arasında Osman’ı Aliye’de hüküm sürmüştür. Revan “Erivan” ve Bağdat fatihidir. IV. Murat, Sultan I. Ahmet’in oğlu ve gerçek ismi Anastasya olarak bilinen Rum asıllı devşirme olan Kösem Sultan’ın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Abisi Genç Osman’ın Yedi kule zindanlarında bir grup isyancı askerler tarafından katledilmesi üzerine amcası Sultan I. Mustafa payı tahta geçmiştir. I. Mustafa akli dengesinin yerinde olmayıp padişahlık yapmaya uygun olmadığı düşüncesini çeşitli entrikalarla tahttan indirilir ve yerine aynı zamanda yeğeni olan IV. Murat on bir yaşındayken padişah yapıldı.
IV. Muradın Hayatı

Sultanın Saltanatının ilk yılları

Genç Osman, Osmanlı tarihinin ilk reformcusu sayılır , 1618 yılında babası Sultan I. Ahmet’inölümü üzerine ve I. Mustafa’nın 3 aylık saltanatından sonra padişah olmuştur. Saltanatının üçüncü senesinde kendini halkı ve eşrafa ispatlamak ve güçlü bir padişah görünümü verebilmek için Lehistan üzerine 1621 yılında Hotin Seferine çıkmıştı. Kanuni Sultan Süleyman’ın son seferi olan Zigetvar Seferi’nin (1566) üzerinden elli beş sene geçmiş ve bir padişah ordunun başına 2.kez geçiyor ve sefere çıkıyordu. Seferde zayıf görülen Lehistan’ın ağır bir yenilgiye uğratılamaması sultanı rahatsız etmiş, başarısızlığın sorumluluğu yeniçeri ocağına yüklenmişti. Genç Osman seferde ocağı yakından inceleme fırsatı bulmuş ve Yeniçeri Ocağının baştan aşağı bir reforma tabi tutulması gerektiğine hatta kaldırılmasına karar vermiştir. Ocağı yenden düzenlemek için sultan özetle şu planı yapmıştı: bir şekilde İstanbul’un dışında olunacak, Anadolu’da sıfırdan bir ordu toplayacak ve bu orduyla merkez garnizonu, İstanbul’da bulunan Yeniçeri Ocağını cenk ile ortadan kaldıracaktı. İstanbul’dan orduyu arkasında bırakıp gitmenin yolu ise Hacca gitmekti. Hac bahanesiyle şehirden uzaklaşmak isterken padişahın gitmesi engellenmiş, isyan çıkmış, geri döndürülmüştür. Topkapı Sarayı’nda güvende olmadığını hisseden Genç Osman Yeniçeri Ağası’na sığınmıştır. Burada soğukkanlı olmasına davet edilen ve yatıştırılan padişah çok geçmeden ve temayüllere karşı bir şekilde yakalanmış, devamında da ahaliye teşhir edilerek ve hakaretamiz muameleler edilerek Yedikule zindanlarına kapatılmıştır. Bu durumun değişmesini istemeyen ve varlıkları sürdürmek isteyen cuntacılar padişahın tutuklu da olsa yaşıyor olmasından rahatsızdır. Tabi ki bu cuntacı grup kendi istikballeri için bu genç ve reformcu sultanı infaz edilmesine karar verilmiş ve tutuklu bulunduğu koğuşta boğulmuştur. Bu durum Osmanlı Devleti tarihinin en büyük darbelerinden birisi olarak tarihe geçmiştir. Bu süreçte tahta 2.kez çıkarılan I. Mustafa’nın sultanlık yapamayacağı bir kez daha anlaşılmıştı ve sonunda Kemankeş Ali Paşa’nın önerisiyle tahta Sultan IV. Murat geçirilmiştir ve henüz 12 yaşındaydı. Sultan IV. Murat, tahta böylesi bir kaos zamanında geçecek ve o güne kadar tahta çıkan en küçük sultan olmuştur. Padişahlığına kadar geçen zamanda kendisi kafeste bekletilmiştir. Eski Saray’da bulunan Validesi Kösem Sultan Topkapı Sarayı’na getirilerek oğlunu cülus törenine hazırlamıştır. Ve 10 Eylül 1623′te Eyüp Sultan’da Aziz Mahmut Hüdai hazretlerinin elinden kılıcını kuşanmış ve dört gün sonra da sünnet olmuştur. Sultan IV. Murat payitahta geçmesiyle sonuçlanan zaman ön görülemediğinden padişahlığa hazır değildi, eğitimi kafeste sağlanamıyordu. Sultan Murat, ağabeyi Genç Osman’ın öldürülmesine ve amcası Sultan I. Mustafa’nın yetersiz bulunarak tahttan alıkonulmasına şâhit olmuştu. Büyük İmparatorluk büyük bir kaosun içindeydi. Konumunu kanlı bir şekilde güçlendiren ve menfaatlerine dokunulduğunda padişah bile katledile bileceğini gösteren Yeniçerilerin devam eden İsyanları ve uzlaşmaz tavırları, Safevîlerin doğuda Bağdat’ı kazanmaları, Avrupa’daki gelişmeler ve otuz yıl savaşları, Celali İsyanları, Avusturya tehtidi, Anadolu’da bozulan asayiş ve eşkiya terörü ve nihayet ekonomideki kötü şartlar çocuk yaştaki sultanı elbette zor durumda bırakıyordu. Bu nedenlerden dolayı IV. Murat’ın tahta kendisinden önceki padişahlara göre çok olumsuz bir zaman geçtiği bir gerçektir.

Valide Kösem Sultan iktidarı

Sultan IV. Murat padişah olarak tahta geçtikten sonra zorlu bir eğitime tabi tutuldu. Yeni padişah ise kendisine, eğitime olumlu tepkiler verecek ve ileride sahip olacağı entellektüel bir birikimle kendinden söz ettirecekti. Bu süre içerisinde sultan adına annesi Kösem Sultan“saltanat naibesi” adıyla devleti yönetmek durumunda kaldı. Padişah adına devleti validesinin yönetecek olması Osmanlı Develt tarihinde bir ilktir. Belli zaman içinde imparatorluk anarşiye ve büyük iç karışıklıklara sürüklendi. Safeviler, bu seferde Irak’ı ele geçirdi, Bağdat başta şehri olmak üzere birçok şehirde sünniler kılıçtan geçirildi. Safevi orduları Mardin şehrine kadar ilerledi. Ortadoğu’daki sünni - şii dengesi alt üst oldu. Kırım, Lübnan, Yemen ve Mısır’da ülkelerinde ciddi sıkıntılar ve isyanlar çıktı. Abaza Mehmet Paşa, Doğu Anadolu’da iki kez isyan çıkarttı. Askerlere verilen paralar arttırılırken, vergi sistemi bozulmasından dolayı gelirlerde azalma görüldü. Kuzey Anadolu’da işlevsizleşen Tımar Düzeni ve buna bağlı artan yolsuzlukları öne süren halk isyan etmeyi başlattı. Safevilere karşı yürüttüğü seferde başarısızlıkla sonuçlanan Sadrazam Hüsrev Paşa’nın azli üzerine 1632 yılında Yeniçeriler payitahtı basarak sadrazam ile on yedi devlet yöneticisinin kellesini istedi. Bu safhada yeni Sadrazam olan Hafız Paşa yeniçerilerce öldürüldü, birçok devlet adamının evi kundaklandı ve yağmalandı. İkinci bir isyana hedefledikleri için padişaha güvenmediklerini söyleyen askerler, ileride padişah olacak şehzadelerin hayatlarından kuşku ettiklerini, sağ olduklarının muhakkak ispatı olarak şehzadelerin bilhassa kendilerine gösterilmesini hatta bazı şehzadelerin Askeri Ocağında kendi himayelerinde kalması gerektiğini bildirmiştir. Padişah, şeyhülislam ve veziri azamın sözü ve kefil olması ile yeniçerileri bu isteklerinden vazgeçirmiştir. Asilerin ayak divanına çıkartıp yaptıkları pazarlıklarla genç padişahın sürekli zor durumda bırakılması, acizliği, tabi birde yaşı itibariyle sürekli küçümsenmesi ve validesinin himayesinde kaldığı düşüncesi onun ilerde katı bir mizaca bürünmesine sebep olmuştur.
Kösem Sultan Anadolu’da yapılan isyanları önlemek adına birçok girişimde bulunmuş ve en dikkat çekici ve sonuçları olan Abaza Mehmet Paşa isyanı son bulmuştur. Kendisi anarşi ve isyan döneminde ülkeyi toparlama ve yönetme konusunda yoğun bir çaba sarf etti. Valide Kösem Sultan, yaklaşık on yıllık saltanatı boyunca sekiz veziriazam, dokuz defterdar değiştirmiştir. Bunun yanında muhtaçlar için aş evleri açtı, çok sayıda hayır kurumları yaptırdı, borçlarını ödeyemeyen ve bu yüzden hapishaneye düşmüş olan mahkumların bütün borçlarını ödeyerek onları hapisten kurtardı ve fakirlik yüzünden bekar olan kızların çeyizlerini düzerek onları evlendirdi. Bu icraatları yeni döneminde toplum ve bürokrasi çevrelerinde çok takdir görmüş ve beğenilmiştir.

IV. Murad Mutlak Saltanat Yılları

İdareyi Ele Alışı

Sultan Murad artık yeterince güçlü ve idareyi ele alacak kabiliyet ve tecrübede olduğunu hissedince Yeniçeriler’i artık merasim için Sultan Ahmet Meydanı’nda topladı, bu sırada beklemekten canı sıkılan bir yeniçeri subayının küstah ve disiplinsiz bir şekilde, padişah geçerken küçük yaşı ile alaya varan sözler sarf etmesi sonucunda kılıcı ile tek hamlede hem yeniçeriyi hem de atını ikiye ayırdığı anlatılır. Bu olaydan sonra hemen Yeniçeri Ocağı’nda düzenlemelere gitmiş ve yeniçeri ocağı içerisindeki kimi subayları katletmiş, kimine de boyun eğdirmiştir. Tüm hazırlıkları yapar yapmaz da Bağdat üzerine sefere yürümüştür.

Alkol yasağı

Sultan Muradın ilk icraatı olarak, yaygınlaşmış olan rüşvet ve iltiması azalttı. İstanbul’da alkollü içecek, keyif verici tütün, ve kahveyi yasaklamıştır. Yasağın sebebinin ise 1631′deki yaşanan büyük İstanbul yangını olduğu ve padişahın yaptırtığı bir soruşturmada yangının tütün içen sarhoş yeniçeriler tarafından çıkarıldığı iddia edilmişti. Ve meyhane, kahvelerin Yeniçeri ve isyancıların toplanma alanı haline gelmesi padişahı düşündürmüştü. Yasak, kaybolan Osmanlı devlet otoritesinin de bir nevi tekrar tesisinin geri gelmiş göstergesi olacaktı. Padişah kendi yasağına ne kadar uyulduğuna bağlı olarak otoritesini ölçtü. Bu nedenle yasak çok sert bir şekilde uygulandı. Sultan IV.Murat, yasağa uymayanların derhal öldürülmesini emretti. Bazı geceler kendisi tebdîl-i kıyafet (kıyafetini değiştirerek) ile sokak sokak gezip teftişlerde bulunurlardı. Bu tebdil-i kıyafet teftiş uygulamasını sık sık yapmış ve birçok meyhaneyi gece kendisi bizzat baskınlar ve infazlar vererek kapattırdı. Padişahın üstün ve kutsal bir figür olarak Topkapı Sarayı’nda bulunmasına alışık İstanbul halkı halk arasına karışan ve doğrudan gücünü sergileyen 4. Murat’a bu yüzden farklı bir gözle bakmıştır. Sultanın ölünceye kadar sürdüğü bu uygulaması sonucu hiçbir padişaha karşı üretilmeyen efsane ve menkıbelere neden olmuştur. 4. Murat’ın sözlü kültürdeki zengin konumu onun özlenen otoriter bir padişah figürünün bir tecellisi olarak yorumlanmıştır.

Bilim ve sanat

IV. Murat’ın devrinde Nef’i, Hezarfen Ahmet Çelebi, Lagari Hasan Çelebi, Bekri Mustafa, Evliya Çelebi, Şeyhülislam Yahya gibi kişiler yaşamıştır. Şair Nef’i hicivleriyle ünlü divan şairidir, döneminin devlet adamlarını çarpık düzenini hicvetmektedir. Bazen hicivleri yüzünden başı derde giren Nef’i padişah tarafından defalarca uyarılmıştır ancak padişaha söz vermesine rağmen hiciv yazmaya devam edip Vezir Bayram Paşa hakkında hiciv kaleme alınca IV. Murat’ın emriyle 1635 yılında boğdurularak idam edilmiştir.
Hezarfen Ahmet Çelebi ve Lagari Hasan Çelebi’nin uçuş denemeleri bu dönemin en dikkat çeken bilimsel gelişmeleri olmuştur. Sultan IV. Murat’ın izni ve bilgisi dahilinde önce Hezarfen Ahmet Çelebi kendi yaptığı dev kanatlarla Galata Kulesi’nden Üsküdar’daki Doğancılar meydanına bir uçuş gerçekleştirmiştir. Bu uçuşun Galata Kulesi’nden Kız Kulesi’ne yapılması planlanmışsa da rüzgar uçuş rotasını etkilemiştir. Bu uçuş zannedildiği gibi padişaha rağmen değil bizzat padişahın da (Bağdat Köşkü’nün bulunduğu yerden) seyrettiği planlı bir faaliyettir ve uçuşun ardından Hezarfen yine padişah tarafından takdir ve yeni çalışmalar için destek görmüştür. Uçuş dünya havacılık tarihi açısından önemli bir yere sahiptir. Eğer gerçekliği genel kabul görürse Hezarfen o güne kadar gökyüzünde en uzun süre kalan, süzülen ve uçan ilk havacıdır. Dahası uçuşu kıtalararası ilk uçuştur. Ancak bugün yapılan bazı bilimsel çalışmalar Hezarfen’in sadece süzülerek boğazın bir yakasından diğerine kadar uçabilmesini şüpheli görür. Hem Galata Kulesi’nin yüksekliği hem de boğazdaki mevcut hava akımı bu uçuşu zora sokmaktadır. Sadece süzülerek mi uçtuğu, birikimini neren sağladığı, nerede ve nasıl çalıştığı ya da taktığı kanatların mahiyeti bugün tam olarak bilinememektedir. Ayrıca bu uçuşun Hezarfen’in ilk deneyimi olup olmadığı da tartışmalıdır. Bazı deneme uçuşları yapmış olması muhtemeldir. Kendisi hakkındaki bilgiler çok kısıtlıdır ve çoğu söylence ve dedikodudan ibarettir.
Hezarfen’e gösterilen bu ilgiden cesaret alan Lagari Hasan Çelebi de yine IV. Murat’ın izni ve denetiminde uçuş çalışmaları için destek görmüştür. En önemli ve kayıtlara geçen uçuşu padişahın kızı Kaya Sultan’ın doğum günü ya da düğün merasiminde 1633 yılında Topkapı Sarayı’nda, bugünkü Sarayburnu’nda gerçekleşmiştir. Lagari kendi yaptığı ve içinde bulunduğu bir füze ile tüm davetlilerin gözü önünde gökyüzüne dikey olarak uçmuş ve barutu tükenmeye yakın da kendi yapımı olan bir paraşütle boğaza atlamıştır. Bu uçuşu da doğru kabul edersek Lagari Hasan Çelebi yerden gökyüzüne bu derece yükselmeyi başarabilen ilk insandır. Dahası füzeciliğin ve roketli uçuşun da babasıdır. Kendisi de padişahın desteğini almış olmasına rağmen sonraki dönemlerde sürgüne gönderilmiştir. İddialara göre bu ilk uçuş denemelerine sempatiyle yaklaşan Sultan IV. Murat, hem Hezarfen’den hem de Lagari’den tedirgin olmuş ve ikisini bir daha bir araya gelemeyecek şekilde İstanbul’dan uzaklaştırmıştır. Hezarfen Ahmet Çelebi Fizan’a (Tarablusgarb/Libya) Lagari Hasan Çelebiise Kırım’a sürgün edilmiştir. Fakat padişahın bu iki bilim adamına ilk aşamada gösterdiği destek gözden kaçmakta ve sürgün nedenlerinin üzerinde durulmamaktadır. Denemelerinin boyutları ve rahatsızlık nedeni tam olarak bilinememektedir. İddialar göre padişaha bazı devlet adamlarının telkinlerde bulunduğu ve “Allah insanların uçmasını isteseydi onları zaten kanatlarıyla birlikte yaratırdı, bu kişiler Allah’a karşı gelmektedirler.” diyerek etkiledikleri söylenir. 4. Murat gibi entellektüel bir padişahın bu kadar düz bir mantıkla hareket edeceğini düşünmek hatalıdır. Bu mantıkla hareket edersek yüzme yeteneği balıklara ve deniz canlılarına verilmiştir. İnsanların suda yüzebilmesi de dinen yasaklanması gereken bir davranış olmalıydı. Ayrıca Allah’a karşı gelmek ve şirk suçu sürgünle değil daha ağır bir ceza gerektirmeliydi. Padişahın bu iki kişiden tedirgin olması ve onları iktidarına karşı bir tehdit olarak algılaması da tartışmalı bir konudur. Çünkü Hezarfen ve Lagari Hasan Çelebi’ler İstanbul’da bulunmakta ve denetim ve destek görerek çalışmaktadırlar. Bundan başka bazı tarihçiler bu iki denemeye de şüpheli yaklaşır. Nedeni kaynaklardan teyit edilemiyor olmasıdır. Abartılı üslubuyla dikkat çeken Evliya Çelebi’nin Seyehatnamesi’nin bu derece önemli bir iddiayı referans almak için güvenilir bulanamamasıdır. Çünkü uçuşlarla ilgili tek kaynak Seyahatname’dir. Günümüzde bu olaylarla ve kişilerle ilgili yanlış bilinen birçok bilginin ve iddianın Seyahatname’de yer almadığı ve tamamen kurgudan ibaret olduğu unutulmamalıdır. Tarihçi Erhan Afyoncu ise Evliya Çelebi’nin güvenilir bir kaynak olduğunu iddia eder. Ona göre Seyahatname’deki birçok bilgi, anlatı devrin başka kaynaklarıyla örtüşmekteyken Lagari ve Hasan Çelebi’nin tamamen uydurma olarak değerlendirilmesini doğru ve samimi bulmaz. Ona göre bu iki bilim adamı ve uçuş denemeleri gerçek kabul edilmelidir.

Fiziksel kuvveti

Dönemin ruznameleri başta olmak üzere padişahın gücüyle ilgili özellikle sözlü kültürde abartılı ifadeler göze çarpar. IV. Murat’ın bir askeri atıyla beraber ikiye bölmesi, yola devrilen yüzlerce kiloluk ağaçları tek başına kaldırıp atması, kale kapılarını koç başıyla kırması, güreşte yenilmezliği bunlardan bir kaçıdır. Padişahın tek kolla 60 kilogramlık gürzleri ve 50 kilogramlık yayları ustalıkla kullandığı, sinirlendiği zaman devlet adamlarını kuşaklarından tutup kaldırdığı, Revan seferinde top güllelerini tek başına topa sürdüğü, İran’dan gelen ve kendisine kırılmaz olarak takdim edilen bir yayı kimsenin kıramaması üzerine 2 kez kırdığı söylenir. Bir gece Bağdat’ta onu öldürmek için odasına giren 4 cellatı kendisinin öldürdüğü iddia edilir. Konya’da Abisi Genç Osman’ın infazında rol oynadığı iddia edilen iki eski Yeniçeriyi kalabalığın arasında tanımış ve gürzüyle öldürmüştür.IV. Murat Osmanlı sultanları arasında fiziksel kuvvetiyle ünlüdür. İriyarı olan padişah erken yaşlardan beri güreşe, cirite, biniciliğe ve ağırlık kaldırmaya ilgi duymuştu. Ergenlik döneminde hızla gelişmiş özellikle çalıştığı ağırlıkların etkisiyle de ömrü boyunca eklem ve kas ağrıları çekmiştir.
Hindistan’dan gelen bir elçi heyeti IV. Murat’a çok sağlam ve her darbeye karşı dayanıklı bir kalkan hediye etmiştir. Kalkanın sağlamlığını denemek isteyen Padişah adamlarına kalkanı bir yere asmalarını söyler, kalkan asıldıktan sonra bu kalkana ok atışları yapmış bu kalkanı defalarca delmiştir. IV. Murat’ın gürzü ve yayı şu an Topkapı Sarayı’nda sergilenmektedir. Bağdat kuşatması esnasında da yüzlerce kiloluk bir topu kaldırıp Fırat nehrine attığı sonra da tek başına onu nehirden çıkardığı Musul ve Kerkük Türkmenleri tarafından anlatıla gelen kendisiyle ilgili birçok efsaneden birisidir. Padişahın bu abartılı sayılacak fiziksel kuvveti onun otoriter ve genç imajıyla birleştiğinde ortaya sıra dışı, korkutucu ve karizmatik bir padişah figürünün doğmasına neden olmuştur.

Askerî başarıları

IV. Murat devrindeki en önemli askerî olay Safevîlere karşı girişilen 1623-1639 Osmanlı-Safevî Savaşı’dır. Bu savaşta Osmanlı orduları Revan Seferi ile Doğu Anadolu, Ahıska, Revan (Erivan) ve Kafkaslar’ın önemli bir bölümünü ele geçirmiştir. Anadolu’da bozulan otoriteyi sağlamak adına bu seferi ve Bağdat seferini bir fırsat olarak görmüştür. Bu yüzden geçtiği birçok yerde hakkında şikayette bulunulan birçok devlet görevlisini, isyancıyı ve Safevi ajanını infaz ettirmiştir. Anadolu, Kanuni Sultan Süleyman’dan beri ilk defa padişahı Anadolu’da görme fırsatını bu seferlerle bulmuştur. 1638 yılındaki Bağdat Seferi ile 1624′ten beri İran işgali altında bulunan bu şehri yeniden Osmanlı topraklarına katmıştır. Bağdat Seferi, Osmanlı tarihinin en gösterişli seferlerinden birisi olmuş ve padişah büyük bir komutan edasıyla Doğuda varlık göstermiş, uzun ve kanlı bir kuşatmadan sonra Sunni üstünlüğünü doğuda tekrar tesis etmiş kendisi de Bağdat Fatihi olarak anılmıştır. Kuşatma 40 gün sürmüştür. Sefer Genç Osman marşına konu olan ve dahası birçok efsane ve menkıbeyle ölümsüzleşmiştir. Bağdat’ta kuşatma devam ederken tahrip edilen İmam Azam’ın türbesine yüzü olmadığını söylerek ziyarette bulunmamış, Bağdat’ı şiilerden almadıkça da da huzuruna çıkmaktan haya ettiğini söylemiştir. Fetihle beraber ilk burasını ziyaret etmesi Sunni İslam çevrelerinde onu bir kahramana dönüştürmüş ve Selahaddin Eyubi ile kıyaslanmıştır. Bağdat’ın fethinin ardından IV. Murat, tarihe geçen o ünlü sözü söylemiştir:
Bağdat’ı almaya çalışmak, Bağdat’ın kendinden daha mı güzeldi ne!
IV. Murat, bu savaşlarda Osmanlı ordularını bizzat kendisi komuta etti ve büyük bir askerî dehâ olduğunu kanıtladı. Sefer sırasında, Anadolu’daki tüm isyanları ve isyan etmesi muhtemel unsurları yok etti. Böylece devlet otoritesi yeniden ve kesin bir şekilde sağlandı. Yerli halk, memnuniyetini göstermek üzere birçok yerel yapıya onun ismini verdi.
Safeviler, kesin Osmanlı zaferi karşısında çaresiz kalınca barış istemek zorunda kaldılar ve 1639 mayısında Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalandı. Antlaşma neticesinde Mezopotamya Osmanlı egemenliğine girdi ve I. Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı’nın toprağı olarak kaldı. IV. Murat, İstanbul’a döndükten sonra saygın devlet adamlarına, imparatorluğun eski parlak günlerine dönmesine yönelik ekonomik ve siyasi projeler hazırlanması emrini verdi. Ama hastalığı ve erken ölümü, onun imparatorluğu dönüştürme fikirlerine ve çalışmalarına engel oldu.

Ölümü

IV. Murad, 1640 yılında İstanbul’da henüz 28 yaşında hiç beklenmedik bir şekilde öldü. Hasta olduğu ve Bağdat Seferi’nden hasta bir şekilde döndüğü, ölmeden önce de Avrupa’ya bir sefer hazırlığı içinde olduğu bilinmektedir. Ölüm nedeni üzerine iki ayrı iddia vardır. Batılı kaynaklar sirozdan, Osmanlı kaynakları ise damla hastalığından öldüğünü iddia ederler. IV. Murat, ölüm döşeğindeyken kafeste bekletilen öz kardeşi İbrahim’in öldürülmesini emretmiştir. Ancak emri yerine getirilmemiş ve İbrahim, onun ardından padişah olmuştur. IV. Murat’ın bu emri vermesinin nedeni, kardeşi İbrahim’in tutarsız bir kişiliğe sahip oluşu ve İbrahim’in tahta geçmesi halinde İmparatorluğun büyük karışıklıklara sürükleneceğini düşünmesidir.
IV. Murad dönemi Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklama döneminde toparlandığı istikrarlı bir dönemdir. Bu istikrar ölümü ile bozulmuş ve 1656 yılında Köprülü Mehmet Paşa’nın sadrazam olmasına kadar da tekrar sağlanamamıştır. IV. Murat Sultan Genç Osman’dan sonra Osmanlı Devleti’nin ikinci büyük reformcusudur. Devletin gerilediğini kabul ederek ilk ıslahat çalışmalarını başlatan kişidir. Bu anlamda hazırlattığı Koçi Bey ve Katip Çelebi Risaleleri onun ileri görüşlülüğünü gösterir. Bu risalelerde padişahın isteği üzerine devletin gücündeki zayıflamanın ve bozulmanın nedenleri ortaya konmuş ve çözüm için öneriler üretilmiştir. Büyük bir entellektüel olan IV. Murat Arapça ve Farsça bilmekteydi. “Muradi” mahlasıyla hem divan hem aşık tarzı şiirler yazmıştır. Döneminde halk edebiyatı büyük gelişme göstermiş, manzumelerine şairler tarafından nazireler yazılmıştır. Yazdığı divan şiirlerini düzenlemesi için Vehbi Osman Çelebi’ye emanet etmiş fakat ölümüyle birlikte bu divan ortadan kaybolmuştur. Hattattır. Talik yazıda kendi geliştirmiştir. İcazetini Hat hocası Tulumcuzade Abdurrahman Efendi’den almıştır. Güzel yazıya ve musikiye ilgi duymuştur. Mehter müziğinin önde gelen bestekarları arasında sayılan IV. Murat’ın sözlü eserleri yanında saz eserleri de bestelediği bilinmektedir. Yılmaz Öztuna onun bestelediği 15 eserinin listesini vermiştir. Sözleri de kendisine ait olan “Uyan Ey Gözlerim Gafletten Uyan” ilahisi de bu bestelerden birisi olarak kaydedilir. (Bazı araştırmacılar bu ilahinin IV. Murat’a değil III. Murat’a ait olduğu ileri sürer.) Dönemin önemli simalarından Evliya Çelebi, onun huzurunda yapılan edebiyat ve musiki cemiyetlerinden genişçe söz etmektedir. Bunlar arasında Kör Hasanoğlu Mehmet Çelebi’nin haftada iki gece padişahın huzurunda hayal oyunu sergilemesi de vardır. İtalyan düşünürü Machiavelli’nin “Prens” adlı eserini Türkçeye çevirtmiştir. Okçuluğa ve topçuluğa ilgi duymuştur. Hobi olarak yay ve kiriş imal eder, seferlerde kendisi top atışları yapardı. Cirit atardı. Matrak oyununa (eski bir savaş sporu) ilgi duyar ve iyi bir icracısı (matrakbaz) sayılırdı. At tutkunuydu ve iyi bir biniciydi. Saray ahırında 300′den fazla seçme binek, 50′ye yakın da yarış atı bulundurmuştur. Kendi şahsına mahsus 9 atı vardı. Bu atlar öldüğü zaman gelenek icabınca cenazesinde ters bir şekilde eğerlenerek kortejde yürütülmüştür. Revan ve Bağdat seferleri boyunca gördüğü vakıf eserlerini tamir ettirmiştir. Fırat nehrinin Elazığ’ın kuzeyinde kalan bölümü bugün onun adını taşır. Topkapı Sarayı’na Revan ve Bağdat köşklerini yaptırmıştır. Kabe’nin tarihi boyunca en büyük ve kapsamlı tamirlerinden birisi olan ve on birinci tamiri sayılan restorasyon ve genişletme işi onun emriyle 1529-30 yıllarında yapılmıştır. IV. Murat tüm bunların yanında iyi bir komutan ve askerdir. Bizzat kendisinin komuta ettiği iki büyük sefer icra etmiştir. Bu seferlerine sorguçlu bir miğfer ve zırh giyerek ve Hz. Ömer’in kılıcını kuşanarak gitmiş ve aynı kıyafetlerle geri dönmüştür. Bağdat Seferi’nden yine aynı kıyafetlere ek olarak bir pars postu giyerek dönmesi dikkat çekici bulunmuştur. Kaynaklardan anlaşıldığına göre IV. Murat hareme karşı mesafeli bir tavır sergilemiş ve Osmanlı padişahları arasında en az çocuğu olan padişahlardan birisi olmuştur. Onun bu ilgisizliği bazı araştırmacılar tarafından hatalı bir şekilde eşcinsel olarak yorumlanmasına bile neden olmuştur. IV. Murat donanmaya da büyük yatırımlar yapmış ve Otuz Yıl Savaşlarından faydalanarak Venedik üzerine bir sefer hazırlığı yaptırmıştır. Hazırlanan donanma Girit’in fethinde büyük faydalar sağlamıştır. Başarıları ve askerliğe yatkınlığıyla ordu ve halk tarafından saygı duyulan bir padişah olmuştur. Özlenen karizmatik padişah figürünü fazlasıyla sergilemiş bu yüzden de hakkında birçok menkıbe üretilmiş ve Anadolu’da birçok yerel yapıya adı verilmiştir. İlber Ortaylı IV. Murad’ı “17. yüzyılın en büyük mareşali” ölümünü de “büyük bir kayıp” olarak tarif eder.

Eşi

Ayşe Haseki Sultan: Ayşe Haseki Sultan IV. Murad’ın haremine ne zaman girdiği bilinmemektedir. Ama IV. Murad’ın en çok sevdiği haseki olmayı başarmış ve şehzadeler doğurmuştur. Ayşe Haseki Sultan doğurduğu şehzadeler daha büyüyemeden küçük yaşlarda hastalıklardan vefat etmişlerdir. Bu yüzden adı tarihte pek duyulmaz. Ayşe Haseki Sultan’ın IV. Murad’ın ölümünden sonraki hayatı bilinmemektedir.

Çocukları

  • Şehzade Süleyman
  • Şehzade Ahmet
  • Şehzade Mehmet
  • Şehzade Alaaddin
  • Safiye Sultan
  • Gevherhan Sultan
  • İsmihan Sultan
  • Sahra Sultan
  • Zeynep Sultan
  • Rukiye Sultan

Ayrıca bakınız

  • 1633-1634 Osmanlı-Lehistan Savaşı
  • 1623-1639 Osmanlı-Safevî Savaşı

Popüler Kültürde IV. Murat

  • IV. Murat (dizi)- IV. Murat saltanatını konu alan 1981 tarihli televizyon dizisidir, IV. Murat’ı Cihan Ünal canlandırılmıştır (1981).
  • IV.Murat Gürz ve Zafer- IV. Murat’ın hayatını ve Bağdat seferini konu alan Okay Tiryakioğlu’nun yazdığı romandır.
  • İstanbul Kanatlarımın Altında- IV. Murat dönemini ve Hezarfen Ahmet Çelebi ile Lagari Hasan Çelebi’nin bilimsel çalışmalarını konu alır (1995). Fimde IV. Murat’ı Burak Sergen canlandırmıştır.

Kaynakça

  1. ^ E. van Donzel, Islamic Desk Reference: Compiled from the Encyclopaedia of Islam, Brill Academic Publishers, s. 219
  2. ^ Robert Bator, Daily Life in Ancient and Modern Istanbul, Runestone Press, s. 42
  3. ^ Douglas Arthur Howard, The History of Turkey, Greenwood Press, s. 195
  4. ^ a b c Sorularla Osmanlı İmparatorluğu, 4. Murat, Erhan Afyoncu
  5. ^ http://www.youtube.com/watch?v=nAlCjzix9F4
  6. ^ Hopkins, Kate (03-24-2006)Food Stories: The Sultan’s Coffee Prohibition
  7. ^ Osmanlı’nın Hayaleti, Erhan Afyoncu
  8. ^ Akın AlıcıHayata Yön Veren Sözler, 2004.
  9. ^ Osmanlı’nın Mahrem Tarihi, Mustafa Armağan

Dış kaynaklar

  • Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (2003). Osmanlı Tarihi III. Cilt 1. Kısım: II. Selim’in Tahta Çıkışından 1699 Karlofça Andlaşmasına Kadar. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. ISBN 975-16-0013-8.
  • Sakaoğlu, Necdet (1999). Bu Mülkün Sultanları. İstanbul: Oğlak Yayınları. ISBN 875-329-299-6. say.234-254
  • Kinross, Lord (1977). The Ottoman Centuries. İstanbul: Sander Kitabevi. ISBN 0-224-01379-8.(İngilizce)
IV. Murad
Osmanlı Hanedanı
Doğumu: 16 Haziran 1612 Ölümü: 9 Şubat 1640
Resmî unvanlar
Önce gelen
I. Mustafa
Osmanlı Sultanı
10 Eylül 1623 – 9 Şubat 1640
Sonra gelen
I. İbrahim
Sünni İslam unvanları
Önce gelen
I. Mustafa
İslam Halifesi
10 Eylül 1623 – 9 Şubat 1640
Sonra gelen
I. İbrahim
Osmanlı Hanedanı
  • Soyağacı (padişah eşleri)
  • Miras davaları
Padişahlar
  • Osman Gazi
  • Orhan Gazi
  • I. Murad
  • I. Bayezid
  • (Fetret Devri)
  • I. Mehmed
  • II. Murad
  • II. Mehmed
  • II. Bayezid
  • I. Selim
  • I. Süleyman
  • II. Selim
  • III. Murad
  • III. Mehmed
  • I. Ahmed
  • I. Mustafa
  • II. Osman
  • IV. Murad
  • İbrahim
  • IV. Mehmed
  • II. Süleyman
  • II. Ahmed
  • II. Mustafa
  • III. Ahmed
  • I. Mahmud
  • III. Osman
  • III. Mustafa
  • I. Abdülhamid
  • III. Selim
  • IV. Mustafa
  • II. Mahmud
  • Abdülmecid
  • Abdülaziz
  • V. Murad
  • II. Abdülhamid
  • V. Mehmed
  • VI. Mehmed
Reisler
  • Abdülmecid
  • Ahmed Nihad Osmanoğlu
  • Osman Fuat Osmanoğlu
  • Mehmed Abdülaziz Osmanoğlu
  • Ali Vâsıb Osmanoğlu
  • Mehmed Orhan Osmanoğlu
  • Ertuğrul Osman Osmanoğlu
  • Osman Bayezid Osmanoğlu
Valide sultanlar
  • Hayme Hatun
  • Malhun Hatun
  • Nilüfer Hatun
  • Gülçiçek Hatun
  • Devlet Hatun
  • Emine Hatun
  • Hüma Hatun
  • I. Gülbahar Hatun
  • II. Gülbahar Hatun
  • Ayşe Hafsa Sultan
  • Hürrem Sultan
  • Nurbanu Sultan
  • Safiye Sultan
  • Handan Sultan
  • Mahfiruz Hatice Sultan
  • Kösem Sultan
  • Turhan Hatice Sultan
  • Saliha Dilaşub Sultan
  • Hatice Muazzez Sultan
  • Emetullah Rabia Gülnuş Sultan
  • Saliha Sultan
  • Şehsuvar Sultan
  • Emine Mihrişah Sultan
  • Rabia Şermi Sultan
  • Mihrişah Valide Sultan
  • Ayşe Seniyeperver Sultan
  • Nakşidil Sultan
  • Bezmiâlem Sultan
  • Pertevniyal Sultan
  • Şevkefza Sultan
  • Tirimüjgan Sultan
  • Gülcemal Kadın Efendi
  • Gülüstü Kadın Efendi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *